24 Aralık 2009 Perşembe

There Is, There Are Kullanımı

Bir şeyin yerini bildiren isim cümlelerini kurmamızı sağlayacak bir çatı öğrenelim.


There is A on B
There is a book on the table.

Masanın üzerinde bir kitap vardır.


“There is” (vardır) anlamını verir. “A” var olduğunu söylemek istediğimiz kelimedir. “B” üstünde olduğunu söylediğimiz şeyin adıdır.


Aynı çatı ile ayrıca “in” (içinde), “under” (altında), “near” (yanında) gibi diğer yer zarflarını da kullanabiliriz. Bunlardan birini “on” (üstünde) kelimesinin yerine koyduğumuz zaman değIşik anlamlarda cümleler kurabiliriz.


Örneğin,


There is an apple in the basket.

Sepette bir elma vardır.


There is a boy in the room.

Odada bir çocuk vardır.


There is a cat under the table.

Masanın altında bir kedi vardır.


There is a chair near the door.

Kapının yanında bir sandalye vardır.


“There is”in çoğul şekli “there are”dır. “A” bölümünde “a book” (bir kitap) yerine “two books” (iki kitap) olabilir. Kitaplar birden fazla sayıda oldukları zaman sonuna “s” getirmemiz gerektiğini bir örceki ünitemizde öğrenmiştik. Şimdi değişik sayılarda ve öğrendiğimiz yer zarfları ile değişik örnekler yapalım.


There are two chairs in the room.

Odada iki sandalye vardır.


There are three dogs in the garden.

Bahçede üç köpek vardır.


There are four pencils in the box.

Kutunun içinde dört kalem vardır.


There are many pictures on the wall.

Duvarda birçok resim vardır.


There are five boxes under the table.

Masanın altında beş kutu vardır.


Bu çatının olumsuz şeklini kurmak için “is” fiil ekinden sonra, olumsuzluk eki olan “not” getirilir.


There is not A on B
There is not a book on the table.

Masanın üzerinde bir kitap yoktur.


There is not a white pencil on the table.

Masanın üzerinde beyaz bir kalem yoktur.


There is not a picture on the wall.

Duvarda bir resim yoktur.


There is not an apple in the basket.

Sepette bir elma yoktur.


There is not a box under the table.

Masanın altında bir kutu yoktur.


Bu çatı çoğul olarak kurulmak istenirse “is” yerine “are” getirilir.


Örneğin,


There are not three pictures on the wall.

Duvarda üç resim yoktur.


There are not three birds on the tree.

Ağacın üzerinde üç kuş yoktur.


There are not two white pencils on the table.

Masanın üzerinde iki beyaz kalem yoktur.


There are not five cats under the table.

Masanın altında beş kedi yoktur.


There are not three pencils in the box.

Kutunun içinde üç kalem yoktur.


Bu çatıyı soru şekline çevirirken “is” eki cümlenin başına getirilir.


Is there A on B?
Is there a book on the table?

Masanın üzerinde bir kitap var mıdır?
Is there a box on the chair?
Sandalyenin üzerinde bir kutu var mıdır?

Is there an apple in the box?
Kutunun içinde bir elma var mıdır?

Is there a cat under the table?
Masanın altında bir kedi var mıdır?

Is there a bird on the tree?
Ağacın üzerinde bir kuş var mıdır?

Is there a chair near the door?
Kapının yanında bir sandalye var mıdır?


Cümle çoğul olarak kurulmak istenirse “is” yerine “are” eki getirilir. Örneğin,

Are there two books on the table?
Masanın üzerinde iki kitap var mıdır?

Are there four boxes on the chair?
Sandalyenin üzerinde dört kutu var mıdır?

Are there five cats under the table?
Masanın altında beş kedi var mıdır?

Are there six apples in the box?
Kutunun içinde altı elma var mıdır?



Olumsuz soru sormak istenirse “is there” ile “A” arasına “not” eki getirilir. Örneğin,

Is there not a book on the table?
Masanın üzerinde bir kitap yok mudur?


Bu çatı genellikle kısaltılarak “isn’t there” şeklinde kullanılır. Bu sebepten tablomuzu kısaltmış şekli ile kuruyoruz.


Isn’t there A on B?
Isn’t there a book on the table?

Masanın üzerinde bir kitap yok mudur?

Isn’t there a picture on the wall?
Duvarda bir resim yok mudur?

Isn’t there a dog in the garden?
Bahçede bir köpek yok mudur?

Isn’t there a chair near the door?
Kapının yanında bir sandalye yok mudur?


Çoğul şekli yapılırken “isn’t there”in çoğul şekli olan “aren’t there” kullanılır.

Aren’t there five books on the table?
Masanın üzerinde beş kitap yok mudur?

Aren’t there two balls in the box?
Kutunun içinde iki top yok mudur?

Aren’t there three cats under the table?
Masanın altında üç kedi yok mudur?


Şimdi öğrendiğimiz bu çatılarla çeşitli örnekler yapalım.

Aren’t there seven cups on the table?
Masanın üzerinde yedi fincan yok mudur?


There are seven cups on the table.

Masanın üzerinde yedi fincan vardır.

Is there an orange in the box?
Kutunun içinde bir portakal var mı?


Yes, there is an orange in the box.

Evet, kutunun içinde bir portakal var.

Are there three forks on the table?
Masanın üzerinde üç çatal var mıdır?


No, there are not three forks on the table.

Hayır, masanın üzerinde üç çatal yoktur.


The forks are in the box.

Çatallar kutunun içindedir.

Dengeleyici- Düzenleyici Sistemler

Vücut içinden ve dışından gelen uyartılar denetleyici ve düzenleyici sistemlerimiz tarafından algılanmakta ve uygun düzenleme için ilgili organ ve sistemler harekete geçirilmektedir.
UYARI: Uyartıların algılanması işi duyu organlarımızın, uyartıların taşınması ise denetleyici ve düzenleyici sistemlerimizin işidir. Denetleyici ve düzenleyici sistemler sinir sistemi ve hormonal sistemdir.
1. SİNİR SİSTEMİTüm vücudumuza damarlarımızın yayıldığı gibi vücutta gerçekleşen her türlü olaydan haberdar olunması için sinir sistemimiz de tüm vücuda yayılmıştır.Sinir sistemimizin özel hücrelerine nöronlar denir. Nöronların büyük kısmı beynimizi oluşturur. Kalan kısmı ise omurilik ve vücudumuza yayılan sinir ağlarıdır.İnsan sinir sistemi temelde iki kısımdan meydana gelir. Merkezi sinir sistemi ve bu sistemden vücuda yayılan tüm sinirlerin yer aldığı çevresel sinir sistemidir.
Merkezi Sinir Sistemi

Þ Çevreden gelen uyartıların değerlendirilip, cevapların oluşturulduğu yerdir.

Þ Merkezi sinir sistemimiz, beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omurilikten oluşur.

Þ Omurilik ise omurga kemikleri içerisinde korunmuş kuyruk sokumuna kadar uzanan silindirik yapıdır.
A. BEYİN




Merkezi sinir sistemimizin en önemli kısmıdır.

ü Kafatasımız içinde korunur.

ü Kafatasımız ile birlikte üç kaz zar ile kaplı beynin zarları arasında sıvı bulunur. Bu sıvı, beynin sarsıntılardan az etkilenmesini sağlar.

ü Beynimiz hafıza, zeka, öğrenme, hayal kurma, konuşma, istemli hareket gibi olayları denetler. Tüm duyularımızın kontrol merkezi beyindir.
B. BEYİNCİK
ü Beynin arka kısmında omurilik soğanının üstünde yer alır.
ü Beyincik; iç kulaktaki denge duyularının değerlendirildiği, vücut dengesinin kontrol edildiği ve kas hareketlerinin düzenlendiği organımızdır.
ü Alkol, beyinciği etkisine aldığında sarhoş insanlar dengelerini kaybederler.
ü Beyincik gelişimini tamamlayamadan bebekler yürüyemez.
C. OMURİLİK SOĞANI
ü Beynin altında omuriliğin hemen üzerinde yer alır.
ü Omurilik soğanı “hayat düğümü” olarak değerlendirilebilir. Bir insanın omurilik soğanın zedelenmesi hayatına mal olur.
ü Omurilik soğanında solunum, dolaşım, boşaltım ve sindirim sistemlerinin koordinasyonu sağlanır. Ayrıca bu olayların refleksleri düzenlenir. (yutma, hapşırma, çiğneme, öksürme gibi…)
ü Beyin ile omurilik arasında uyartıların iletilmesini de sağlar.
D. OMURİLİK
ü Omurilik vücut organlarından gelen uyartıları beyne iletir. Beyinden gelen direktifleri ise vücut organlarına aktarır.
ü Omuriliğimiz refleks kontrol merkezidir. Ayrıca alışkanlık haline gelen faaliyetleri de düzenler. Mesela, yazı yazmak, araba kullanmak, bisiklete binmek, yüzmek gibi.
ü Organizmayı koruma amacı ile oluşan ani vücut tepkilerine refleks denir.
ü Bazı reflekslerimiz doğuştan getirdiğimiz reflekslerdir. Bu reflekslere kalıtsal refleks denir. Bebeğin emme refleksi, gözbebeğinin ışık şiddetine göre büyüyüp küçülmesi, diz kapağı refleksi gibi.
ü Bazı refleksler ise sonradan kazanılabilir. Örneğin; limonu görünce ağzımızda tükürük oluşması, sıcak bir cisme dokunduğumuzda hemen elimizi çekmemiz birer şartlı reflekstir. Bu refleksler öğrenme sonucu gerçekleşir.

Sindirim Sistemi

Sindirim: Büyük moleküllü besin maddelerinin, sindirim sistemi organlarında parçalanarak, kana geçebilecek hale gelmesine sindirim denir.

Besin maddelerinin içeriklerine göre karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, su ve mineraller olarak gruplandırıldığını biliyoruz. Besin içerikleri büyük moleküllerdir. Büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere parçalanması gerekir. Yediğimiz besinler hücrelerimize geçebilecek duruma sindirim işlemi sonucunda gelir.

Büyük moleküllü besin maddeleri:

Karbonhidratlar ------------------>Glikoz
Proteinler ------------------>Amino asit
Yağlar ------------------>Yağ asidi+ gliserol (gliserin)
Şeklindeki küçük moleküller haline gelerek kana geçerler.

Sindirim faaliyetleri iki çeşittir: Mekanik sindirim ve Kimyasal sindirim
1) Mekanik Sindirim: Besinlerin sindirim enzimleri kullanılmadan, yalnızca fiziksel olarak – dil, diş, mide, bağırsak hareketleri sayesinde- parçalanıp, küçük parçacıklar haline getirilmesidir. Yani besinlerin kesilmesi, parçalanması, mide ve bağırsaklarda salgılanan sular sayesinde boza kıvamına getirilmesidir.
2) Kimyasal Sindirim: Parçalanmış ve sulandırılmış besinlerin enzimler yardımıyla ( tükürük, mide ve bağırsak öz suları, pankreas ve karaciğer salgılarıyla) kimyasal değişime uğrayıp, yapı taşlarına parçalanmasına denir. Kimyasal sindirimde mutlaka enzim ve su kullanılır.

Sindirim sistemini oluşturan organlar








• Ağız: Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile gerçekleşir. Karbonhidratların kimyasal sindirimi ise tükürük içerisinde bulunan enzimler sayesinde başlar.
• Yanaklar, dudaklar, küçük dil ve damak tarafından çevrilmiş boşluktur. Ağızda dişler, dil ve tükürük bezleri bulunur.
• Yutak: Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar.Yutakta sindirim olmaz.
• Yemek Borusu: Besinleri yapısında bulunan kaslar yardımıyla mideye iletir.Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez.
• Mide: Besinlerin mekanik sindirimi, midenin kasılıp gevşeme hareketi ile devam eder. Kimyasal sindirim ise mide öz suyu içinde bulunan mide asidi ve enzimler tarafından gerçekleştirilir. Böylece, besinler parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur. Proteinlerin sindirimi midede başlar.
• İnce Bağırsak: Yağların kimyasal sindirimi burada başlar. İnce bağırsağa gelen pankreas öz suyu ile yağların, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır. Besinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir. İnce bağırsak, sindirim sistemimizin en uzun bölümüdür.
• Kalın Bağırsak: Besinler içerisinde kalan su, kalın bağırsak tarafından emilir. Atık maddeler ise sindirim sisteminin son bölümü olan anüse gönderilir.
• Anüs: Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan uzaklaştırılır.

Sindirime yardımcı organlar

Karaciğer: Safra adı verilen bir salgı üretir. Safra salgısı bir kanal yoluyla, yağların kimyasal sindirimini gerçekleştirmek üzere ince bağırsağa gönderilir. Karaciğer Vücudun en büyük organı olup ( yaklaşık 2 kg kadar), karın boşluğunda ve sağ üst kısmında yer alır. Karaciğer sağ lob ve sol lob olmak üzere iki kısma ayrılır. Loblarda öd salgısı ( safra ) üretilir. Karaciğerden ayrılan bir kanal, loblarda üretilen safrayı safra kesesine taşır.
Pankreas: Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir.
Midenin sol alt kısmında yer alır. Uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Pankreas hem hormon, hem de enzim salgılayan karma bir bezdir.
* Pankreas, ince bağırsağın uyarması sonucu öz su salgılar. Pankreas öz suyunda lipaz, amilaz ve tripsinojen enzimleri bulunur.
Lipaz, amilaz ve tirpsinojen enzimleri, protein, yağ ve karbonhidrat sindiriminde etkilidir. Pankreas, bu enzimleri virsung kanalı ile onikiparmak bağırsağına aktarır.
* Pankreas aynı zamanda insülin ve glukagon hormonlarını salgılar ve doğrudan kana verir. İnsülin kandaki şeker oranını azaltıcı etki yapar. Glukagon ise kandaki şeker oranını artırıcı etki yapar. İnsülin hormonunun çeşitli sebeplerle yeterince salgılanamaması şeker hastalığına yol açar. Çünkü böyle bir durumda kandaki şeker miktarı yükselir.

Önemli notlar:

1. Canlılar hayatları için gerekli olan enerjiyi besinlerden sağlar.
2. Besinlerdeki enerjiyi elde edebilmek için o besinleri küçük parçalara ayırıp hücre içine almamız lazım.
3. Küçük parçalara ayrılan besinler mitokondride oksijenle yakıldıktan sonra içlerindeki enerji kullanılabilir hale gelir.
4. a) Karbonhidratlar glikoz halinde hücre içine girerler.
b) Proteinler amino asit halinde hücre içine girerler.
c) Yağlar yağ asiti + gliserol halinde hücre içine girerler.
5. Asıl enerji kaynaklarımız karbonhidratlardır.
6. Su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramadan kana geçerler.
7. a) Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar ince bağırsakta sona erer.
b) Proteinlerin sindirimi midede başlar ince bağırsakta sona erer.
c) yağların sindirimi ince bağırsakta başlar ince bağırsakta sona erer.
8. İnce bağırsakta sindirilmiş olan besinler hücrelere aktarılmak üzere kana geçer bu olaya emilim denir.
9. Sindirim artıkları kalın bağırsağa aktarılır orda su, mineraller ve vitaminin emilimi gerçekleşir. Kalanlar ise anüse aktarılır ve buradan da vücut dışına atılır.


Sindirim sistemi hastalıkları

1. Ülser: Mide özsuyunun mide ve onikiparmak bağırsağını aşındırmasıdır.
2. Reflü: Asitli mide içeriğinin yemek borusuna uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olması.
3. Gastrit: Mideyi koruyan mukozanın iltihaplanması.
4. Dizanteri: Basit yapılı canlıların kalın bağırsağa yerleşerek yol açtıkları hastalıktır.
5. Gıda zehirlenmesi: Bozulmuş, mikroplu yada kirli besinlerin yol açtığı hastalıktır

Duyu Organları

DUYU ORGANLARIMIZ
Çevremizi algılamamızda görevli olan göz, kulak, burun, dil ve deri duyu organlarımızdır.Duyu organlarımız birlikte çalıştığında çevremizi algılamamız daha kolay ve doğrudur. Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz. Uyarıları dış ortamdan alarak sinirlere aktaran, duyu organlarının yapısında bulunan özel hücrelere duyu almaçları adı verilir. Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Uyarı, ilgili almaç tarafından alındığı zaman uyartıya dönüşür. Uyartılar, duyu almaçları sayesinde, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Bu merkezler, kendilerine ulaşan uyartı mesajını değerlendirir, mesajın gerektirdiği cevabı vücudun ilgili bölümlerine gönderir ve bu bölümlerin cevabı yerine getirmesini kontrol eder. Bu sayede dış ortamdan gelen uyarıları algılarız.
Önemli NOT:
* Duyu organlarımızın beraber çalışması durumunda algılamamızın daha kolay ve doğru olur.
* Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini vb. duyu organlarımız sayesinde hissederiz.
* Dış ortamdan duyu organlarımız ile aldığımız uyarıları sinirlere aktaran özel hücrelere “duyu almaçları” adı verilir. Duyu almaçlarının, duyu organlarının yapısında bulunur.
* Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Duyu almaçları sayesinde uyartıların, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Beyindeki ilgili merkezin kendisine ulaşan uyartı mesajını değerlendirip mesajın gerektirdiği komutları vücudun ilgili bölümlerine verir ve bu bölümlerin verilen komutları yerine getirmesini kontrol eder. Böylece dış ortamdan gelen uyarıların algılanması sağlanmış olur.


Enlarge this imageReduce this image
GÖRME ORGANIMIZ GÖZAşağıdaki fotoğrafı inceleyerek gözümüzü koruyan ve görme işinde görevli olan yapıların neler olduğunu söyleyebilir misiniz? Göz, çevremizden aldığı ışık sayesinde görmemizi sağlayan duyu organımızdır. Gözümüzü koruyan yapılar kaşlar, göz kapakları, kirpiklerdir. Gözümüzde ayrıca gözyaşı bezleri ile göz yuvarlığını göz çukuruna bağlayan ve bunların hareketini sağlayan kaslar bulunur. Aşağıda şekli inceleyerek gözün görmesini sağlayan bölümler hakkında bilgi edinelim.




Enlarge this imageReduce this image


Göz sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç bölümden
oluşur.
Gözün Bölümleri

a) Sert Tabaka: Gözün dışında bulunan beyaz renkli kısımdır ve gözü dış etkilerden korur. Işığı kıran bu tabakaya saydam tabaka (kornea) adı verilir.
b) Damar Tabaka: Sert tabakanın altında yer alır ve gözün beslenmesini sağlayan damarlardan oluşur. Damar tabaka, gözün ön kısmındaki irisi oluşturur. İris gözün renkli kısmıdır. İrisin ortasında bulunan kısma göz bebeği adı verilir. İris, gözümüze gelen ışığın şiddeti fazla olduğunda göz bebeğini daraltır, az ışıklı ortamlarda ise göz bebeğinin büyümesini sağlar.
c) Ağ Tabaka (Retina): Işığa karşı duyarlı almaçların bulunduğu kısımdır. Ağ tabakadaki sinirler birleşerek göz yuvarlağının arka tarafından çıkıp beyne gider. Sinirlerin göz yuvarlağından dışarı çıktığı yere kör nokta adı verilir. Kör nokta ışığa karşı duyarlı değildir ve burada görüntü oluşmaz. Kör noktanın üst kısmında ve göz bebeğinin hizasında bulunan çukur bölgeye sarı leke denir. Görüntü sarı lekede meydana gelir. Ağ tabakanın ön kısmında göz merceği bulunur.

Nasıl Görürüz?




Enlarge this imageReduce this image


1. Cisimlerden yansıyan ışık ışınları, önce saydam tabakaya gelir ve burada kırılır. Kırılan ışın ardından göz bebeğine gelir.
2. Göz bebeğinden gelen ışınlar, göz merceğinde tekrar kırılarak ağ tabaka üzerine düşer.
3. Ağ tabakada yer alan sarı leke üzerinde ters bir görüntü oluşur. Oluşan görüntü buradaki görme almaçları tarafından algılanır.
4. Algılanan görüntü, görme sinirleri vasıtasıyla beyindeki görme merkezine iletilir. Ters görüntü, beyindeki görme merkezinde düz olarak algılanır. Böylece görme gerçekleşir.

Göz Kusurları ve Bu Kusurların Tedavi Yolları

Göz kusurları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. Doğuştan olan bazı göz kusurları şunlardır:
Renk körlüğü (Daltonizm): Kırmızı ve yeşil renklerin birbirinden ayırt edilemediği bir göz kusurudur. Tedavisi yoktur. Aşağıdaki resim renk körlüğünün belirlenmesinde kullanılır.






Şaşılık: Gözü hareket ettiren kasların uyumsuzluğu sonucunda oluşur, ameliyatla giderilebilir.

Aşağıdaki çizelgede sonradan oluşan bazı göz kusurları, bu kusurlara sahip kişilerin nasıl gördükleri ve bunların tedavi yolları verilmiştir.


Enlarge this imageReduce this image


Gözlük ve kontak lensler, bazı göz kusurlarının tedavisinden kullanılan teknolojik araçlardandır. Saydam tabakadaki saydamlığın bozulduğu veya yok olduğu ya da bu tabakanın şeklinin değiştiği durumlarda hastalara kornea nakli yapılır. Kornea nakli, gözün bozuk olan korneasının sağlam bir kornea ile değiştirilmesi işlemidir.

Önemli NOT: Göz görmemizi sağlayan duyu organımızdır.Göz kaşlar, göz kapakları, kirpikler ve gözyaşı bezleri ile göz yuvarlığını göz çukuruna bağlayan ve bunların hareketini sağlayan kaslardan oluşmuştur.Gözün görmeyi sağlayan bölümlerinin sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabakadır.İris gözümüze gelen ışığın şiddeti fazla olduğu zaman göz bebeğini daralttır, az ışıklı ortamlarda ise göz bebeğinin büyümesine sebep olur.

İŞİTME ORGANIMIZ KULAK
Kulaklarımız işitmemizi ve dengemizi sağlayan duyu organımızdır. Suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi havada da ses dalgaları mevcuttur. Bu ses dalgaları kulağımızdaki duyu almaçları ile algılanır. Aşağıdaki şekli inceleyerek kulağın bölümleri hakkında bilgi edinelim.


Enlarge this imageReduce this image

Kulak dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşur.

Kulağın Bölümleri
a) Dış Kulak: Kulak kepçesinden ve kulak yolundan oluşur. Kulak yolunun sonunda kulak zarı bulunur. Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıya sahiptir. Kulak yolu, kulak kepçesini orta kulağa bağlayan bir kanaldır. Kulağımız kulak kiri olarak adlandırılan bir sıvı salgılar. Bu sıvı, kulak yolundaki kıllar ile birlikte kulağa giren toz vb. maddelerin kulak zarına ulaşmasını engeller.
b) Orta Kulak: Orta kulakta çekiç, örs, üzengi kemikleri, östaki borusu ve oval pencere bulunur. Üzengi kemiği vücudumuzun en küçük kemiğidir. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi kemiği ise iç kulaktaki oval pencereye temas eder. Bu özellikleri ile kulak kemikleri, kulak zarını iç kulağa bağlayan bir köprü oluşturur. Östaki borusu orta kulaktan yutağa açılır. Böylece orta kulak ile vücudun dışı arasındaki basınç farkını dengeleyerek kulak zarının yırtılmasını engellemiş olur.
c) İç kulak: Dalız, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza iletir. Salyangozda işitme sinirleri vardır ve gelen ses dalgaları işitme sinirleri ile beyne iletilir. Vücudumuzun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirme işini salyangozun üst kısmındaki yarım daire kanalları yapar.

Önemli NOT:İç kulakta yarım daire kanalları vücudun dengesini sağlanmasında önemli rol oynar. Vücudun durumu değiştiğinde buradan beyne giden mesajlar sonucu beyin vücudun konumunu değiştirip denge sağlar

Nasıl işitiriz?





1. Kulak kepçesi ile toplanan ses dalgaları kulak yolu ile kulak zarına gelir ve zarı titreştirir.
2. Kulak zarının titreşmesiyle birlikte çekiç, örs ve üzengi kemikleri de titreşir ve bu titreşim oval pencereye iletilir.
3. Üzengi kemiği, ses titreşimlerinin oval pencereden iç kulakta bulunan dalıza iletmesini sağlar. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangozdaki yarım daire kanallarına gönderir.
4. Ses, yarım daire kanallarındaki işitme almaçları tarafından algılanır ve işitme sinirleri aracılığı ile beyindeki işitme merkezine iletilir. Böylece işitme olayı gerçekleşmiş olur.

İşitme Bozukluları ve Bunların Tedavi Yolları
Çevrenizde işitme bozukluğu olan kimseler var mı? İşitme bozukluklarının sebebi ne olabilir? İşitme bozukluklarının birçok sebebi vardır. Bunların bazıları işitme kaybına, bazıları da sağırlığa yani hiç duymamaya yol açabilir. İşitme bozuklukları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. Kulak zarı sertleşmesi, orta kulakta kemik kaynaması ve iç kulaktaki zedelenmeler doğuştan olabilir. Bazen bir hastalık ya da yüksek şiddette sesler kulağa zarar verip işitme kaybına sebep olabilir. İşitme kaybı oluşursa işitme cihazı kullanılması gerekir.
İşitme Cihazları: Dışarıdan gelen seslerin şiddetini yükselterek onları kulağın duyabileceği seviyeye getiren küçük elektronik aletlerdir. Genellikle iç kulakla ilgili işitme kayıplarında kullanılır ancak bazen orta kulak rahatsızlıkları için de kullanılabilmektedir. İşitme cihazı sesi yükseltir ama işitme kaybını düzeltmez. Mikrofon, pil ve kulaklık gibi bazı temel parçalardan oluşur. İşitme cihazları duyma bozukluğu olan her yaştaki insan tarafından kullanılabilir.
Wireless Teknolojisi: Duymayan kulaktan duyan ya da az işitme kaybı olan kulağa kablosuz iletim sağlayan yeni bir teknolojidir. Hasta bu cihazla, sesleri daha iyi duyar.

DOKUNMA ORGANIMIZ DERİ
Deri, en büyük duyu organımızdır ve vücudumuzun dışını tamamen kaplar. Ayrıca vücut ısısını ayarlar, solunum ve boşaltıma yardımcı olur ve vücudu dış etkilerden korur. Derinin üzerinde dokunmayı, basıncı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu vb. duyuları algılayan almaçlar vardır.
Aşağıdaki şekli inceleyerek derinin bölümleri hakkında bilgi edinelim. Deri, üst deri ve alt deri olmak üzere iki tabakadan oluşur.

Derinin bölümleri




Enlarge this imageReduce this image



a) Üst deri: Derinin alt bölümlerini koruyan tabakadır. Bu tabakada kan damarları ve sinirler bulunmaz. Üst derinin en dış bölümü ölü hücrelerden meydana gelmiştir. Bu bölümün altında canlı hücrelerden oluşan bir tabaka bulunur. Bu tabaka, deriyi güneşten gelen zararlı ışınlardan korur. Üst deride ayrıca derinin rengini belirleyen hücreler de vardır.
b) Alt deri: Üst deriye göre daha kalın olan alt deri, canlı hücrelerden oluşur. Alt deride kan damarları, kıl kasları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri ve duyu almaçları yer alır. Bu bölümün en altında ise yağ tabakası bulunur. Yağ tabakası vücudu çarpmalara ve vurmalara karşı korur ve vücudun ısı kaybını önler. Burada yer alan ter bezleri, terleme ile boşaltıma yardımcı olur.1. Vücudumuzu dış etkilerden koruma,2. Mikropların girişini önleme,3. Terleme yaparak boşaltımı sağlama,4. Gözeneklerle solunum yapma gibi görevleri yerine getirir.

Derimizle nasıl hissederiz?Alt derideki duyu almaçları sıcak, soğuk, basınç, sertlik, yumuşaklık gibi duyuları algılar. Duyu almaçları ile alınan duyular, sinirler yoluyla beyne iletilir ve burada değerlendirilip algılanır. Derinin her yerinde aynı oranda duyu almacı yoktur. Bu yüzden de algılama duyusu derimizin her bölgesinde aynı değildir. Parmak uçları, dudaklar gibi bölgelerde algılama daha fazladır.

Önemli NOT:Derinin vücudun dışını tamamen kaplayan en büyük duyu organımızdır.Derinin görevi vücut ısısını ayarlamak, solunuma ve boşaltıma yardımcı olmak, vücudu dış etkilerden korumaktır.Derinin üzerinde dokunmayı, basıncı, ağrıyı, sıcağı vb. duyuları algılayan almaçların vardır.

Koku ve Tat Alma Arasında Bir İlişki Olabilir mi?Koku ve tat alma organlarımız birbiriyle uyumlu olarak çalışır. Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılar. Kokusu iyi alınamayan besinlerin tadı da iyi alınamaz.Örneğin nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız için besinlerin tadını da tam olarak alamayız. Besinlerin tadını tam olarak alabilmek için burun ve dilin birlikte görev yapması gerekir.

BURUN


Enlarge this imageReduce this image



[size=12]· Koku alma organımızdır. Aynı zamanda solunum sistemimizin de organıdır.
· Burunda bulunan kıllar ve mukus dışarıdan alınan havanın süzülmesini ve akciğerlere bu şekilde iletimini sağlar. Havayı ısıtır ve nemlendirir.
· Burun boşluğunun üstünde sarı bölge denilen koklama reseptörleri bulunur.
· Alınan havadaki koku molekülleri burun sıvısı içinde çözündüğünde reseptörler algılayabilir.
· Koku alma duyusu çabuk yorulur. Bu yüzden ortamda bulunan aynı şiddetteki kokuya bir süre sonra alışılır.

Burun hastalıkları;
Sinüzit: Burun boşluklarının (sinüs) iltihaplanmasıdır.
Saman nezlesi: İlkbahar aylarında bitkilerin çevreye yaydığı polenlere duyulan alerjik bir hastalıktır.
Burun kanaması: Ergenlik döneminde büyümeye bağlı, orta yaşlarda ise yüksek tansiyona bağlı burun kılcallarının çatlaması hastalığıdır.


DİL



Tat alma organımızdır. Tat almakla beraber konuşma, besinlerin ağızda hareketi ve yutulmasını sağlar.
· Dilin yüzeyinde [u]tat tomurcukları (papila) denen epitel doku yapıları vardır.
· Papilanın içerisinde duyu epitelleri bulunur. Bu epiteller tadın algılanması ve sinir hücrelerine aktarılması ile görevlidir.
· Temel tatlar; ekşi, tatlı, tuzlu ve acıdır.
· Dilin uç kısmı tatlı, ön kenarlar tuzlu, arka kenarlar ekşiyi ve arka kısmı acı tatları algılar. Tadın algılanması için madde moleküllerinin tükürük sıvısında çözünmesi gerekir.
Tat körlüğü: kalıtsal olarak tatların alınmaması hastalığıdır.
Dil iltihabı: dil üzerinde bakteriyel bir hastalıktır.
Dil yarası: hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilen dil üzerindeki kızarıklık ve kabarcıklar şeklindeki yaralardır.
Duyu Organlarımızın SağlığıDuyu organlarımızın sağlıklı kalabilmeleri için onları düzenli olarak kontrol ettirmeliyiz.

Göz sağlığımız için;
• Gözlerimizi temiz tutmalıyız. Başkalarına ait havlu ve gözlükleri kullanmamalıyız.
• Televizyonu uzun süre ve yakından izlememeliyiz.• Okuma sırasında gözlerimiz ile kitap arasındaki uzaklığın
20–35 cm olmasına dikkat etmeliyiz.
• Gözlerimizi aşırı ışıktan korumalıyız.
• Gözlerimizin görme yeteneğini artırmak için A vitamini içeren besinler yemeliyiz.

Kulak sağlığımız için;
• Kulaklarımızı temiz tutmalıyız.
• Kulaklarımızı soğuktan korumalıyız.
• Kulaklarımızı sert cisimlerle karıştırmamalıyız.
• Kulaklarımızı dış darbelerden korumalıyız.
• Yüksek sesli ortamlarda bulunmamalıyız.
• Patlama sesi gibi şiddetli seslerin olduğu ortamlarda, oluşan basıncın kulak zarımıza zarar vermesini engellemek için ağzımızı açmalıyız.

Burun sağlığımız için;
• Burun kıllarını koparmamalıyız.
• Burnumuzu karıştırmamalıyız.
• Sigara içmemeliyiz.
• Ne olduğunu bilmediğimiz ya da kokusu keskin olan maddeleri koklamamalıyız.

Deri sağlığımız için;
• Derimizi ezilme, kesilme ve yanmalardan korumalıyız.
• Vücudumuzu temiz tutarak deri üzerinde mikropların üremesine engel olmalıyız. Bunun için derimizin üstündeki kirleri ve ölü hücreleri, sık sık yıkanarak vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız.

Dil sağlığımız için;
• Ağız temizliğine önem vermeliyiz.
• Çok sıcak ya da çok soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçınmalıyız.
• Alkol ve sigara kullanmamalı ve dilimize zarar verebilecek bazı kimyasal maddelerden uzak durmalıyız

Donanım Nedir?

Bilgisayarın insan ile fiziksel ilişki içinde olduğu donanım ve ergonomi konuları birçok farklı etkenin birlikte oluşturduğu bir çalışma dinamiği ortaya koymuştur. Performans, maliyet ve sağlık unsurlarının kullanıcı yararına en efektif şekilde kullanılabilmesi iyi bir donanım seçimi ve uygulanabilirliği olan ergonomik düzenlemelere bağlıdır.

Bilgisayar uygulamalarında performans ve kapasite artışı sadece donanımsal özelliklere bağlı olarak sağlanamaz. Uygun yazılım kullanımı ve kullanıcı bilgisi de performansı en az donanım kadar etkilemektedir. Bu hususlar göze alındığında donanım seçimi sırasında kullanıcının bilgi düzeyi ve yapılacak işin niteliği de büyük önem kazanmaktadır. Kullanım amacına uygun olmayan bir bilgisayar, sahip olduğu üstün donanım özelliklerinden bir çoğunun kullanılamamasına, bazı zamanlarda da uygulamalarda yetersiz kalmasına neden olur. Bu çıkarımlardan hareketle, fiyat / performans oranı ile kullanıcı bilgisi / beklenen iş oranının dengeli bir şekilde oluşturulması gerekir. Bilgisayar kullanımı konusunda yetersiz bilgi birikimine sahip bir personele pahalı bir donanıma sahip performansı yüksek bir sistem tahsis etmek, beklenen işin gerçekleştirileceği anlamına gelmez. Yine bilgisayar tabanlı grafik-tasarım uygulamalarında tecrübeli bir personel perfomansı düşük bir sistem karşısında beklenen işi üretemeyecektir.

Günümüz bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeler sürekli olarak yeni donanımların kullanıcının beğenisine sunulmasına yol açsa da kişisel bilgisayarları temel aldığımızda bu donanımları 5 temel kategoride ele almak mümkün olmaktadır.



Temel Donanımlar


Çoklu Ortam Aygıtları


Çevre Birimleri


Ağ bağdaştıcıları


Yedekleme Üniteleri






TEMEL DONANIMLAR: Bilgisayarın çalışabilmesi için gerekli olan minimum bileşenleri içerir.



İşlemci: Bilgisayarın beyni gibidir, mantıksal ve matematiksel işlemleri yapar, karar verir, donanımlar arası ilişkiyi düzenler. İşlemcinin performansını, sahip olduğu çekirdek yapısı ve saat çarpanı (kaldırabildiği elektrik akımı) sonucu elde edilen MHZ üzerinden değer belirler. Anakartta işlemciye özel bir yuvaya takılır.

Anakart: Bilgisayarın omurgasıdır. Tüm donanımın birbiri ile olan fiziksel bağlantısını sağlar. Bilgi akışının tamamı anakart üzerinden sağlanır. Bilgisayar ilk açılışını anakart üzerinde bulunan değiştirilemez hafızadaki (ROM) veriler yardımıyla gerçekleştirir. Anakartın veri yollarındaki hızı, sahip olduğu işlemci, hafıza ve sabit diske göre değişiklik göstermektedir.

Hafıza (Bellek):Veriler ve komutlar burada saklanır. Sistem açık olduğu sürece bilgiler bellekte saklanabilir. Sistem kapatıldığında veriler ve komutlar bellekten silinir. Hafızaların kapasiteleri MB değeri üzerinden, performansları ise işlemci ve anakart ile olan veriyolu hızı gözönüne alınarak belirlenir. Anakartta üzerinde özel olarak tasarlanmış yuvalara monte edilir.

Ekran Kartı: Ekranda görüntülenecek grafikler için video sinyali yaratan adaptör. Bilgisayarın işlediği veriyi monitör, televizyon, video projektör gibi görüntü aygıtlarında gösterime uygun hale getiren birim. Ekran kartlarının performansları üzerlerinde bulunan hafıza miktarına ve çipset özellikerine göre değerlendirilir. Anakart üzerinde bulunan AGP isimli özel bir yuvaya takılır. Kimi ekran kartları anakart ile bütünleşik olabilirler.

Sabit Disk: Verileri kalıcı olarak depolayabildiğimiz birim. Sabit disklerin kapasiteleri GB değeri üzerinden, performansları ise veri erişim hızını belirleyen saniyede diskin dönme hızı olan RPM değeri üzerinden değerlendirilir. Sabit diskler iki farklı mimari üzerinde kurulmuştur. IDE arabirimi kullananlar ve SCSI arabirimi kullananlar. SCSI yapısına sahip sabit disklere erişim IDE'ye göre daha hızlıdır. Ancak SCSI disklerin maliyeti IDE'ye göre oldukça yüksektir. Anakarta sabit diskin yapısal özelliğine göre tasarlanmış kablolar ile bağlanır.

Monitör: Ekran kartından gelen video sinyallerinin kullanıcı tarafından görülebilen bir hale getiren birim. Monitörün değerlendirilmesi esnasında dikkat edilecek birçok farklı değer vardır. Bu değerler; Ekran büyüklüğü (Inch olarak), desteklediği maksimum çözünürlük, renk derinliği ve nokta aralığıdır. Monitörler iki farklı mimariye sahip olarak üretilmektedirler: Geleneksel – Tüplü monitörler ve Likit Kristal Ekranlı olanlar. Görüntüyü tüp teknolojisi ile oluşturan monitörler hesaplı sahip olma maliyetleri ile likit kristal (LCD) monitörler ise kapladıkları alan ve düşük güç tüketimi yüzünden tercih edilirler. Ekran kartının monitör için olan özel çıkışına monitör kablosu ile bağlanır.

Kasa: Bilgisayarın monte edildiği birimdir. Elektirik akımının regüle edildiği güç kaynağıda kasanın içinde bulunur. Kasada bulunan güç kaynağı sayesinde, ülkemizi örnek aldığımızda, 220 Voltluk elektrik akımı 24 Volta çevrilerek anakarta aktarılır. Güç kaynağı aynı zamanda sürücüleri de besler. Kullanım yerlerine ve estetik kaygılara göre farklı kasa tasarımları bulunmaktadır. Kasalar, donanım barındırma kapasitesi, soğutma yeteneği ve kapladığı yer açısından değerlendirilebilir. Anakart ve diğer kartlar kasaya vidalar ile tutturulur.

Klavye: Üzerinde rakam, alfabetik karakter ve özel işaretlerden oluşan tuş takımı bulunan ve kullanıcının bilgisayara komut vermesini, bilgi girişi yapabilmesini sağlayan birim. Ülkemizde iki farklı tuş dizilimine sahip klavye bulunmaktadır. Bunlar Q klavye ve F klavye olarak adlandırılırlar. F klavye dizilimi daktilolardaki tuş dizilimi ile aynıdır. Q klavyenin dizilimi ise daha evrensel bir yapıya sahiptir. Türkiye genelindeki kişisel bilgisayarların bir çoğunda Q klavye kullanılmasına rağmen kamu kuruluşlarında personelin daktilo bilgisinden dolaytı F klavye kullanımı daha yaygındır. Klavye üzerinde aynı tuşun farklı karakterler üretebilmesi için değişik tuş ve tuş kombinasyonları bulunur. Bu tuşlar �Shift� ve �Kontrol (CTRL)� tuşları olarak adlandırılır. Ayrıca klavyede kullanılan programa göre özelliği değişen �Fonksiyon� (F1, F2...) tuşları bulunur. Anakarta kendi kablosu ile bağlanır. Çok düşük voltta elektirk akımını da bu kablo üzerinden alır. �PS2� ve �USB� adı verilen farklı bağlantı türleri vardır.

Fare (İşaretleyici): Çalışma yapılan bir programdaki bir özelliğin işaretlenmesini yada bir komutun çalıştırılmasını sağlayan birim. Klavye gibi fareninde �PS2� yada �USB� olarak anakarta farklı bağlantı şekilleri mevcuttur.

Disket Sürücü: Yedekleme yada taşıma amaçlı bilginin kalıcı olarak depolanabildiği 3.5 inch'lik manyetik disklerin okunmasını sağlayan birim. Disket sürücünün bir diğer fonksiyonu ise sabit diskde yaşanan sorunlar yüzünden sitemin disket içindeki bilgiler yardımıyla açılabilmesini sağlamaktır. Sisteme tanımlı bir disket sürücü olmadan bilgisayar açılmaz. Disket sürücü anakarta özel bir kablo ile bağlanır.

ÇOKLU ORTAM AYGITLARI: Bilgisayarın görebilmesini, duyabilmesini, konuşabilmesini sağlayan, çoklu ortam uygulamalarının (video, müzik, oyun...) ve yüksek kapasitedeki veri yığınlarının depolanabilmesine ve taşınabilmesine olanak veren birimlerdir.

Ses Kartı: Analog ses dalgalarını dijitale, dijital ses bilgilerini ise analog bir yapıya dönüştürebilen birim. PCI adı verilen anakart üzerindeki bir yuvaya takılır. Bazı anakartlar üzerinde bütünleşik olarak bulunabilir. Analog ses girişi ve çıkışı için kart üzerinde dışarıdan erişilebilen özel yuvalar bulunur. Oyun kontrolörleri ile midi aygıtları için de özel bir bağlantı birimi içerir.

CD–ROM Sürücü: CD-ROM adı verilen dijital medyadan veri okuyabilen birim. Anakarta kablo ile bağlanır. Ses kartına dijital olarak veri aktarabilen ekstra bir bağlantı kablosu da vardır. CD-ROM sürücüler anakarta aktarabildikleri Kb üzerinden veri miktarı ile değerlendirilirler.

CD–ROM Yazıcı: CD-ROM adı verilen dijital medyadan veri okuyabilen ve yazabilen birim. Anakarta kablo ile bağlanır. Ses kartına dijital olarak veri aktarabilen ekstra bir bağlantı kablosu da vardır. CD-ROM yazıcılar anakarta aktarabildikleri Kb üzerinden veri miktarı ve CD-ROM üzerine veriyi yazabilme hızlarına göre değerlendirilirler. Yazılabilen CD-ROM'ların özelliklerine göre defalarca veri yazıp silebilme yetenekleri vardır.

DVD–ROM Sürücü: DVD-ROM adı verilen dijital medyadan veri okuyabilen birim. Anakarta kablo ile bağlanır. Ses kartına dijital olarak veri aktarabilen ekstra bir bağlantı kablosu da vardır. DVD-ROM sürücüler anakarta aktarabildikleri Kb üzerinden veri miktarı ile değerlendirilirler.

DVD–ROM Yazıcı: DVD-ROM adı verilen dijital medyadan veri okuyabilen ve yazabilen birim. Anakarta kablo ile bağlanır. Ses kartına dijital olarak veri aktarabilen ekstra bir bağlantı kablosu da vardır. DVD-ROM yazıcılar anakarta aktarabildikleri Kb üzerinden veri miktarı ve DVD-ROM üzerine veriyi yazabilme hızlarına göre değerlendirilirler.

WEB Kamerası: Hareketli görüntüyü bilgisayara aktaran birim. Ses kartıyla senkronize çalışabilen bu kamera, düşük maliyeti ile yaygın bir kullanıma sahiptir. Çevre birimlerinden biri olarak da sayılabilen bu aygıt bilgisayara �USB� adı verilen veri aktarım teknolojisi üzerinden anakarta bilgi aktarır. Bilgisayara bağlı olarak kayıt yapabilme yeteneğine sahiptir. Kendi üzerinde (çoğu modelde) veri depolama yeteneği yoktur. İhtiyaç duyduğu enerjiyi �USB� sayesinde anakart üzerinden alır.

Radyo – TV Kartı: Analog olarak alınan Radyo ve TV yayınlarını bilgisayarda işlenebilecek dijital formata çeviren birim. Anakart üzerinde bulunan PCI yuvalara takılır. Ses kartı ile arasında analog ses transferini sağlayan bir kablo bulunur. Kart üzerinde Radyo ve TV anten girişleri ile harici kamera ve video bağlantıları için ekstra girişler bulunur.

ÇEVRE BİRİMLERİ: Bilgisayara veri aktarımı ve çıkşı konusunda destek olan birimlerdir. Farklı formattaki medyaların dijital ortama, dijital ortamdaki verilerin farklı medyalara aktarılmasını sağlarlar.

Yazıcı: Bilgisayarda yapılan çalışmaları raporlamak amacıyla kağıt üzerine yazan birim. Yazıcılar; nokta vuruşlu, mürekkep püskürtmeli, ısıtmalı ve lazer olarak çeşitlere ayrılırlar. Yazıcılar, bir saniyede yazabildiği karakter adedi veya dakikada yazabildiği sayfa adedine göre değerlendirilirler. Anakarta Paralel port yada �USB� üzerinden bağlanırlar.

Tarayıcı: Bir doküman yada magazin sayfasından aldığı görüntüyü bilgisayar dijital olarak aktaran birim. Tarayıcılar; �Flatbet Scanner� (bilgileri taranacak sayfanın tarayıcı camı üzerine düz olarak yerleştirilen), �Feed Scanner� (birbiri ardına yapılacak taramalarda tek sayfa beslemeli), �Drum Scanner� (yazı ve resim sayfası bilgilerini bir tambur üzerinde döndürerek tarayan) ve �Handheld Scanner� (tarama kafası görüntü taraması yapılacak ortama taşınabilen) olarak dört tipe ayrılır. Tarayıcılar, dokümanı tarama hızı ve maksimum tarama çözünürlüğüne göre değerlendirilirler. Anakarta Paralel port yada �USB� üzerinden bağlanırlar.

Kesintisiz Güç Kaynakları: Bilgisayarın elektrik kesintisi sırasında çalışabilmesi yada güvenli bir şekilde kapatılabilmesi için geçici olarak elektrik kaynağı sağlayan birim. Kesintisiz güç kaynakları teknik özelliklerine göre yazılım ile iletişim halinde olabilirler ve bilgisayarı kontrol edebilirler. Sistemleri ayakta tutma sürelerine ve devreye giriş hızlarına göre değerlendirilirler. Bilgisayarın güç kaynağı ile şehir ceryanı arasında bulunur.

AĞ BAĞDAŞTIRICILARI: Bilgisayarların lokal yada genel ağlara bağlanmalarını sağlayan birimlerdir.

Ağ Kartları: Bilgisayarın ağ kabloları üzerinden lokal yada genel ağlara bağlanmalarını sağlayan birimlerdir. Veriler dijital olarak kablolar üzerinden ağ kartlarına aktarılır. İşlenen veriler yine ağ kartları üzerinden yollanır. Anakart üzerindeki �PCI� yada �ISA� yuvalarını kullananırlar. Bazı anakartlarda bütünleşik olarak bulunabilirler. Saniyede aktardıkları veri üzerinden değerlendirilirler.

Fax Modem Kartları: Bilgisayarların telefon kabloları üzerinden lokal yada genel ağlara bağlanmalarını sağlayan birimlerdir. Veriler analog olarak kablolar üzerinden modeme akratılır ve dijitale dönüştürülür. İşlenen veriler bu sefer dijital yapıdan analoğa çevrilerek yollanır. Bir anlamda fax-modem kartı analog ve dijital sinyaller arasında çevirici işlevini görür. Harici yada dahili olarak sistemde bulunabilirler. Paralel porttan yada �USB� ile harici olarak, �PCI� yada �ISA� yuvalarını kullanarak ise dahili olarak anakarta bağlanırlar. Bazı anakartlarda bütünleşik olarak bulunabilirler. Saniyede aktardıkları veri üzerinden değerlendirilirler.

YEDEKLEME ÜNİTELERİ: Verilerin güvenli bir şekilde yedeklenmesi için kullanılan birimlerdir. Bir çok farklı sürücü yedekleme birimi olarak kullanılabillir. Yedeklemede kullanılan en iyi çözüm yüksek kapasiteli manyetik bantlar üzerine sistemin tam bir kopyasının alınmasıdır.

23 Aralık 2009 Çarşamba

obeb - okek

A. ORTAK BÖLENLERİN EN BÜYÜĞÜ (OBEB)


En az biri sıfırdan farklı iki ya da daha fazla tam sayının ortak bölenlerinin en büyüğüne bu sayıların ortak bölenlerinin en büyüğü denir ve OBEB biçiminde gösterilir.



OBEB bulunurken verilen sayılar asal çarpanlarına ayrılır. Ortak olan asal çarpanlardan büyük olmayan üslülerin çarpımı bu sayıların OBEB ini verir.



Eğer a ¹ 0 veya b ¹ 0 ise OBEB tanımlı olup OBEB(a, b) ³ 1 dir.

a = b = 0 ise OBEB(a, b) tanımsızdır.

B. ORTAK KATLARIN EN KÜÇÜĞÜ (OKEK)

Hepsi sıfırdan farklı iki ya da daha fazla tam sayının pozitif ortak katlarının en küçüğüne bu sayıların ortak katlarının en küçüğü denir ve OKEK biçiminde gösterilir.



OKEK bulunurken verilen sayılar asal çarpanlarına ayrılır. Ortak olan asal çarpanlardan küçük olmayan üslülerin çarpımı bu sayıların OKEK ini verir.



a ve b tam sayılarından en az biri sıfır ise, OKEK(a, b) tanımsızdır.

a ve b pozitif tamsayı, a £ b ise,

OBEB(a, b) £ a £ b £ OKEK(a, b)

a . b = OBEB(a, b) . OKEK(a, b)

a ile b aralarında asal ise, OBEB(a, b) = 1

Ü kesirleri ile tam bölünen en küçük pozitif kesir



kesirleri ile tam bölünebilen en küçük pozitif kesir



Ü a ve b pozitif tam sayı olmak üzere,







Ü İki pozitif tam sayının çarpımı, bu sayıların OBEB i ile OKEK inin çarpımına eşittir. Fakat ikiden fazla pozitif tam sayının çarpımı, bu sayıların OBEB i ile OKEK inin çarpımına her zaman eşit değildir.



Ü A pozitif tam sayısı a . b ile tam bölünebiliyor ve OKEK(a, b) = x ise, A sayısı x ile tam bölünür.

Lise 4 Biyoloji konu anlatımı

Metabolizma nedir :hücrede gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonların tümüdür.A-Anabolizma nedir dış ortamdan alınan veya hücredeki reaksiyonlar sonucu oluşan basit moleküllerden hücrenin ihtiyaç duyduğu kompleks veya diğer moleküllerin sentezlenmesidir.Protein,RNA,Fotosentez,Kemosentez vb.B-Katabolizma nedir dış ortamdan alınan veya hücrede daha önce üretilip işlevlerini kaybetmiş kompleks moleküllerin enerji üretimi veya yapıtaşı üretimi için daha basit moleküllere parçalanmasıdır.Hücre içi ve dışı sindirim,O2 li ve O2 siz solunumATP(Adenozintrifosfat):Yapısı:1-Adenin nucleotid 2-Riboz 3- 3(Üç) fosforik asitÖzellikleri nelerdir:1-Yapısında iki yüksek enerjili fosfat bağları bulunur2-Canlının tüm yaşamsal olaylarında kullandığı enerji kaynağıdır3-Kolayca başka enerji formlarına dönüştürülebilir.(Elektrik,ısı,kimyasal bağ ,osmotik,ışık vb.)4-Bütün reaksiyonlara katılabilir5-Her hücre kendi ATP sini kendi sentezler6-Hücrede sitoplazma,mitokondri ve kloroplastlarda sentezlenir7-Hücre yaşamsal olaylarında sitoplazmada veya mitokondride üretilen ATP kullanılır8-Kloroplastlarda sentezlenen ATP organik madde sentezi ve kloroplastlardaki diğer yaşamsal olaylarda kullanılır9-Yüksek enerjili son fosfat bağının kopması ile ortama 7300 cal enerji verilir.Hücrelerde ADP nin sistemden enerji alarak kendine bir fosforik asit bağlayıp ATP haline gelmesine fosforilasyon denir.EnerjiADP+P -------------- ATP(Fosforilasyon)Fosforilasyonda kullanılan enerji kaynağına göre 4 (Dört) tip fosforilasyon vardır.1-Sübstrat düzeyde fosforilasyon:a-Bütün canlılarda görülürb-Sitoplazmik solunum enzimleri kullanılarak organik maddelerin yapısında bulunan bağ enerjisinin ATP enerjisi haline dönüşmesidir2-Oksidatif-fosforilasyon:a-Oksijenli solunum enzimi bulunduran canlılarda gerçekleşirb-Organik maddeler oksijenli solunum enzimleri ile inorganik yapılara dönüştürülürken açığa çıkan H lerin O2 ye aktarılırken gerçekleşirc- e.t.s. görev alır3-Foto-fosforilasyona-Klorofil taşıyan canlılarda gerçekleşir.b-Klorofil ve e.t.s etkisi ile güneş ışık enerjisinin dönüşümü ile gerçekleşirc-Enzim görev almaz4-Kemosentetik-fosforilasyon:a-Oksidasyon enzimi taşıyan bakterilerce gerçekleştirilirb-İnorganik maddelerin (H,Fe,N,NH3 vb.) oksidasyon enzimleri ile oksitlenmesi ile açığa çıkan kimyasal enerji ile gerçekleşirBütün canlılar güneşin ışık enerjisini kullanırlar.Işık enerjisinin canlıların kullanabileceği enerji formuna dönüşmesinde fotosentez ve solunum mekanizmaları rol alır.Fotosentez Solunum nasıl gerçekleşirIşık -------ATP-------- Glikoz --------- ATP ------------- ( Biyolojik iş)Biyolojik iş:Isı,elektrik,osmotik basınç,kimyasal bağ,ışık, mekanik,aktif taşıma vb.OKSİJEN VE HAYATNot: Fotosentezden önce (ozon oluşmadan) organik madde sentezi için gerekli enerji u.v , şimşek , yıldırımlarla gerçekleşirken , fotosentezde madde sentezi için gerekli enerji güneşin görünür ışınları (450-760n.m) ile gerçekleşir .Ozon bu ışınların geçişine engel değildir.Not: Bugün yaşayan bütün canlılar (Kemosentetik ler hariç) ihtiyaç duydukları organik besini ve oksijeni fotosentezden karşılarlar.O2 nin önemi:A-Ozon oluşumunu sağlar.B-Oksidatiffosforilasyonla yüksek ATP üretimi sağlar.Not:Oksijen aynı zamanda öldürücü olabilir. Obligat-anaerop bakteriler buna örnektir. Atmosferde O2 oranının artması solunumu engeller. Canlılar O2 nin bu olumsuz etkilerinden sahip oldukları enzimlerle korunur.Ozon oluşumu fotosentezle başlamıştır.EnerjiO2--------- O+O (Stratosferde) Oluşan O daha yükseklere çıkarak O2 ile birleşir ve ozon (200 n.m Küçük güneş ışınları)oluşur.Enerji(200-300 n.m)O+O2--------- O3 + Enerji -------------- Azotlu bileşikler.(Ozon)Ozonun önemini açıklayınız :A-Zararlı U.V ışınları tutarak karasal yaşamın başlamasına nede olmuştur. Buda canlıların sayı ve çeşitliliklerinde artmaya neden olmuştur.B-İlkel atmosferde organik madde sentezi bitmiş ve canlılar için organik madde sentez biçimi olarak fotosentez önem kazanmıştır.Oksijenli solunum ve solunum kat sayısı:O2 li solunumda organik moleküldeki (C6H12O6) C ve H ler koparılır. Karbon molekülden CO2 olarak ayrılırken , H ler dışarıdan alınan O2 ile birleşerek H2O olarak ayrılır. Bu nedenle glikoz yıkımında CO2 in ayrılımında izlediği yola karbon yolu, su ve ATP oluşumum ile sonuçlanan H ayrılışınada H yolu denir. Oksijenli solunumda e.t.s H yolunda görev alır.Solunum tipleri:A-Oksijensiz solunum (Fermantasyon.)1-Gerçek fermantasyon:EnzimC6H12O6 -------------2C2H5OH + CO2 + 2ATPGlikoz Etil alkol2-Oksidatif fermantasyon:EnzimC2H5OH + O2 ---------------CH3COOH + H2O+ ATPEtil alkol Asetik asitB-Oksijenli solunum:Enzim + etsC6H12O6 + 6O2 --------------------6CO2 + 6H2O + 38 ATPGlikozO2 siz SOLUNUM:1-Bazı bakteri ve mayalarda temel enerji üretim biçimi olmakla beraber, Bitki ve bazı hayvanlarında özel durumlarda başvurduğu enerji üretim biçimidir.2-Glikoliz ve fermantasyon olmak üzere iki evrede gerçekleşir.3-Glikolizde temel amaç enerji üretimidir. Fermantasyonda ise temel amaç glikoliz sonucu oluşan artık ürünlerin hücreye zarar vermesinin önlenmesidir.4-Glikoliz bütün canlılarda ortaktır.Fermantasyon ise canlının kullandığı enzime göre oluşum biçiminde ve son ürünlerde farklılıklar görülür.5-Fermantasyon son ürüne göre adlandırılır;Alkolik,Laktik asit,Asetik asit vb.6-Fermantasyonda O2 kullanılmaz ancak asetik asit fermantasyonunda O2 kullanılır.Oksijensiz solunumun evreleri:A-Glikoliz (Oksijensiz ve oksijenli solunum)Bütün solunum tipleri glikolizle başlar. Glikoliz bağımsız metabolizmaya sahip bütün hücrelerde görülen bir reaksiyondur. Genel özellikleri:1-Sitoplazmada gerçekleşir. (Mitokondri ye ihtiyaç yoktur.)2-Enzimatik reaksiyonlar dizisidir.3-Bir mol glikozun reaksiyona girmesi için ; İki mol ATP (Aktivasyon enerjisi için) harcanır.4-Bir mol glikozdan ;a) İki mol piruvatb) Dört mol ATPc) İki mol NADH2 , açığa çıkar.5-O2 li ve O2 siz solunumların ortak özellikleridir.6-Temel amaç enerji üretimidir.B-Fermantasyon nedir nasıl gerçekleşir1-Sitoplazmada gerçekleşir2-Enzimatik reaksiyonlardır3-Temel amaç glikolizde açığa çıkan son ürünlerin hücreye zarar vermesini önlemektir4-Kullanılan enzime göre son ürünler değişir5-Son ürüne göre adlandırılması yapılır6-Bakteri ,mantar ve omurgalılarda çoğunlukla çizgili kaslarda görülürFermantasyon için gerekli koşullar nelerdir:1-Uygun ısı2-Gerekli enzimler3-Organik madde(Glikoz vb.)4-Biyokimyasal ortam (Sitoplazma)Fermantasyonda açığa çıkanlar:1-Son ürün (Alkol,Aseton vb.) 2-ATP 3-CO2 4-IsıOksijenli solunum:Oksijenli solunum üç kademede gerçekleşir.1-Glikoliz: (Sitoplazmada gerçekleşir)EnzimGlikoz ------------ 2Piruvat + 2ATP+ 2NADPH22-Kreps döngüsü: (Mitokondri matriksinde)EnzimPiruvat ------------ 3CO2 + 4NADH2 +1FADH2 + ATP (Bir pürivat için)3-Oksidatiffosforilasyon: (Mitokondri krista zarlarında)e.t.sNADPH2 + 1/2 O2 ---------------- H2O + NAD+ 3 ÂTPe.t.sFADH2 +1/2 O2 ------------------ H2O + FAD + 2 ATPGlikoliz:Oksijensiz solunumdaki glikolizle aynı temel özellikler gösterir.Kreps döngüsü:Özellikleri1-Eukaryotlarda mitokondride , prokaryotlarda sitoplazmada mesezom denen zar kıvrımlarında gerçekleşir2-Pirüvatla başlar3-Mitokondriye geçen her piruvata karşılık 3 CO2 , (substrat düzeyde) 1 ATP, 1 FADH2 ve 4 NADH2 oluşur.4-Enzimatik reaksiyonlardır5-Isı,PH,aktivatör ve inhibitörlerden etkilenir.6-O2 varlığında gerçekleşen reaksiyonlardır.7-Diğer organik moleküllerin solunum reaksiyonuna katıldığı evredir.Oksidatif fosforilasyon:Oksidatif fosforilasyon özellikleri1-Mitokondri zarları (Bakterilerde mesezom denen zar kıvrımlarında gerçekleşir2-Piruvat tan ayrılan H lerin O2 ye aktarımıdır3-NAD,FAD,CoQ,Sitokromlar ve O2 görev alır4-NAD+ ile taşınan her 2H çiftine karşılık e.t.s de 3 ATP sentezlenir5-FAD+ ile taşınan her 2H çiftine karşılık e.t.s de 2 ATP sentezlenir6-1 Glikozun yıkımından e.t.s üzerinden toplam 34 ATP sentezlenir7-1 Glikoz için e.t.s de O2 ye aktarılan H lerden 24 H2O üretilir:Değişik organik moleküllerde oksijen kullanımı ve enerji üretimi durumuCO2Solunum kat sayısı: R.Q=---------- Sonuç kullanılan maddeye göre değişir.O2CO2Karbonhidratlarda RQ =---------- =1 olur.O26CO2Örnek: Glikoz (C6H12O6) için: RQ=------------ = 16O2CO2Yağlarda RQ = ----------- = X X > 1 çıkar,.buda daha fazla oksijen tüketmek demektirO2Yağlarda oksijen oranı az olduğu için solunumda yağların yıkımı için çok O2 kullanılır ve diğer organik maddelere oranla daha fazla ATP üretilir.36 CO2Örnek: Oleik asit (2C18H34O2) + 51 O2 =-----------= 0,751 O2CO2Alkol vb maddelerde RQ=--------- = X X<1 çıkar . Çünkü alkollerde oksijen oranı fazladır.O24CO2 4Örnek: C4H4O8 + O2 =--------------= --------= 4O2 1Solunum hızına etki eden faktörler:1- Isı 2 - O2 yoğunluğu 3- PH 4 -CO2 miktarı 5-Ket vurucular (Zehirler) 6 - Uyaranlar.Solunum hızı: Bitkilerde ; farklı organ ve dokularda solunum hızları farklıdır. Bitkisel organlarda solunum hızı şu şekilde sıralanır: Yaprak – Kök – Gövde. Doku olarak en hızlı solunum kambiyumda görülür.Bitkilerde solunum hızını artıran faktörler.1-Köklenme2-Yaralanma3-Tohum ıslanması4-TomurcuklanmaOksijenli ve oksijensiz solunumun ortak özellikleri:1-Glikoliz evresi ile başlamaları2-Glikozun aktivasyonu için ATP kullanılması3-Reaksiyonlar sonunda ATP sentezlenmesi4-Isının açığa cıkması5-CO2 nin açığa çıkması (Laktik asit fermantasyonu hariç)6-Substrat düzeyde fosforilasyonun gerçekleşmesi7-Enzim kullanılırOksijenli solunumu Oksijensiz solunumdan ayıran farklar:1- O2 kullanılması2- H2O nun açığa çıkması3- e.t.s nin görev alması4- Oksidatif fosforilasyonun gerçekleşmesi5- Glikozun CO2 ve H2O ya kadar parçalanması6-Yüksek ATP üretimi (Bir glikozdan 38 ATP)Oksijenli solunumun karşılaştırılmasıA-Fotosenteze özgü özellikler1-Klorofile ihtiyaç duyulması2-Işıkta gerçekleşmesi3-Organik madde sentezlenmesi4-CO2 ve H2O tüketilmesi5-Ağırlık artışı olması6-Endotermik olması7-Işık enerjisini ATP ve Kimyasal bağ enerjisine çevirmesiB-Oksijenli solunuma özgü özellikler1- Oksijenli solunum enzimlerine (Mitokondri) ihtiyaç duyması2- Besin ve O2 nin tüketilmesi3-CO2 ve H2O nun açığa çıkması4-Ağırlık azalması olması5-Ekzotermik olması6-Kimyasal bağ enerjisini ATP enerjisi haline çevirmesiC-Fotosentez ve O2 li solunumun ortak özellikleri1-Enzim kullanılması2- e.t.s kullanılmasıa-Solunumda: NAD-FAD-sitokromb-Fotosentezde:NADP-ferrodoksin-plastokinon-sitokrom3-Isının açığa çıkması4-ATP üretilmesi

http://odevlerr.blogspot.com/

http://odevlerr.blogspot.com/ , ödevlerr , ödevler , ödev , ödev sites,